25 Ekim 2007 Perşembe

Bu logoya dikkat!


Ekolojik (organik) ürünlerde, yetkili firmalar tarafından verilen sertifika ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın ekolojik ürün logosunu arayınız.

Bu logo, insan ve doğa sağlığını olumsuz etkileyecek girdi ya da tekniklerin kullanılmadığını garanti eder.

"Doğal", "Hormonsuz", "Hakiki", "Köy ürünü", "Saf", gibi tanımlamalar tüketiciye ürün hakkında hiçbir garanti vermez!

18 Ekim 2007 Perşembe

ORGANİK TARIM NEDİR?

Organik Tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Organik tarımın amacı; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Organik tarımın geçmişi 20.yüzyıla dayanmaktadır. Zira çevre bilinci ve ozon tabakasındaki incelme ve dünya geleceğinin tehlikeye girmesi gibi konular gündeme gelmiştir.

Önceleri çok çeşitli yöntemler ve teoriler geliştirilmiş, hatta bu yöntemlere astrolojik boyutlar katılarak ay ve yıldızların etkisini de üretime katan ekoller ortaya çıkmıştır. Tüm bu ekoller incelendiğinde görülen temel öğe; ekolojik dengenin korunarak, bitkisel ve hayvansal üretimin birlikte aile işletmeciliği şeklinde yapılması, dolayısıyla üretimden tüketime kısa devrelerin kurularak kendi kendine yeterliliğin sağlanmasıdır.

Bu özelliği nedeni ile 1. ve 2. Dünya savaşları arasında popüler olan organik tarım 1950 yılından sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin Marshall yardımı ile önemini yitirmiş, sağlanan ekonomik katkılar ve aşırı desteklemeler sonucu entansif tarım süratle yayılmış, makineleşme, kimyasal ilaç ve gübreler ile kimyasal katkı maddeleri kullanılmaya başlanılmıştır. 60’lı yılların sonunda Avrupa Topluluğu'nun uyguladığı tarımsal destekleme politikaları, 1970 de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi de bu gelişmeye katkıda bulunmuştur.

Ancak "Yeşil Devrim" olarak adlandırılan bu tarımsal üretim artışının dünyadaki açlık sorununa bir çözüm getirmediğini, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını süratle bozduğunu gören kişi ve gruplar bu konuda araştırmalara başlamışlardır. Bu araştırmaların sonucunda bilim çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla 1979 yılından itibaren DDT grubu pestisitlerin kullanımı A.B.D.'den başlayarak tüm dünyada yasaklanmıştır. Bu durumda organik tarım tekrar gündeme gelmiş, 1980 yılından sonrada tüketicilerin baskısıyla aile işletmeciliği şeklinden çıkarak ticari bir boyut kazanmıştır. ABD'de 0-2 yaş grubu çocuk mamalarının imalinde organik ürünlerin kullanılmasını zorunlu tutan yasanın da bu ticari boyuta katkısını belirtmek gerekir.

Organik ürünler ticarete konu olunca beraberinde kontrol ve sertifikasyona ilişkin yasal düzenlemeler gündeme gelmiştir. Avrupa'da önceleri her ülke kendine göre bazı düzenlemeler yapmış, daha sonra 24 Haziran 1991 tarihinde Avrupa Topluluğu içinde organik tarım faaliyetlerini düzenleyen 2092/91 sayılı yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Ülkemizde organik tarım faaliyetleri 1986 yılında Avrupa'daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda, ihracata yönelik olarak başlamıştır. Önceleri ithalatçı ülkelerin bu konudaki mevzuatına uygun olarak yapılan üretim ve ihracata, 1991 yılından sonra Avrupa Topluluğunun yukarıda adı geçen Yönetmeliği doğrultusunda devam edilmiştir. Daha sonra 2092/ 91 sayılı yönetmeliğin 14 Ocak 1992 tarihinde yayımlanan 94 /92 sayılı ekinde; Avrupa Topluluğuna organik ürün ihraç edecek ülkelerin uymak zorunda olduğu hususlar ayrıntıları ile belirtilmiş ve ülkelerin kendi mevzuatlarını uygulamaya koymaları ve bu mevzuatın da dahil olduğu çeşitli teknik ve idari konuları içeren bir dosya ile Avrupa Topluluğuna başvurmaları zorunluluğu getirilmiştir.

Avrupa Topluluğu'ndaki bu gelişmelere uyum sağlamak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliği ile Yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve "Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik" 24.12. 1994 tarihli ve 22145 sayılı Resmi Gazete' de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Yönetmeliğin bazı maddelerinde uygulamada rastlanılan aksaklıkları gidermek ve organik tarım faaliyetleri sırasında yapılacak kusur ve hatalara karşı uygulanacak yaptırımların da yönetmelikte yer alması için, 29.06.1995 tarihli ve 22328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik ile değişiklik yapılmıştır. Daha sonra 11.07.2002 tarihli ve 24812 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” yürürlüğe girmiştir. Organik ürünlerin üretimi, tüketimi ve denetlenmesine dair kanun tasarısı Hükümetin acil eylem planı içerisinde yer almış ve 5262 sayılı “Organik Tarım Kanunu” 03.12.2004 tarihli ve 25659 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu Kanuna gereğince hazırlanan “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” 10.06. 2005 tarihli ve 25841 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Organik Tarım Kanun ve Yönetmelik esaslarına göre üretilen bitkisel ve hayvansal tüm ürünler organik olarak değerlendirilir ve Yönetmelikte ayrıntıları verilen etiket ve özel organik tarım logosu ile pazarlanır.

"Avrupa Topluluğuna Organik Ürün İhraç Eden 3.Ülkeler" listesinde yer almak üzere de gerekli bilgileri içeren bir "Teknik Dosya" hazırlanarak öngörülen süre içinde Dışişleri Bakanlığı kanalıyla resmi başvuru yapılmıştır

ORGANİK TARIM SÖZLÜĞÜ

Organik Tarım: Organik Tarım (Biyolojik, Ekolojik Tarım): Tarımsal üretimin insana ve çevreye zarar vermeden gerçekleştirildiği, ekolojik sistemde sentetik kimyasallar ve bu kimyasalların hatalı uygulamaları sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik bir tarım yöntemidir. Organik tarım bir “alternatif tarım” yöntemi değildir. Geleneksel tarımın, günümüz teknoloji ve koşullarında uygulanmasıdır. Konvansiyonel tarım ise “sentetik kimyasal tarım” olarak ifade edilmelidir. Sürdürülebilir, IPM, alternatif, iyileştirilmiş tarım yöntemleri organik tarım olarak değerlendirilemez. Bu tarım yöntemlerinde sentetik kimyasalların kullanımı kontrol altına alınırken organik tarımda sentetik kimyasal girdiler kullanılmamaktadır.



Gelişimi: Avrupa’da 1910 ‘larda uygulanmaya başlamış, kontrollü üretim ise 1930’lu yıllarda yaygınlaşmıştır. Danimarka, İngiltere ve İsviçre Avrupa’da biyolojik tarımın temellerini atan ülkeler olmuşlardır. 1970’li yıllarda ticari anlamda önem arz etmeye başlamıştır. 1972 yılında Almanya’da “Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketleri Federasyonu’nun (IFOAM)” kurulması ile daha düzenli hale gelmiştir. IFOAM (International Federation of Organic Agriculture Movements)’ ın temel fonksiyonu, dünyada organik tarımla ilgili bilgi ağının koordinasyonu olarak tanımlanabilir. Avrupa orjinli firmaların talepleri doğrultusunda 1984-85 yıllarında ülkemizde organik tarım başlamıştır. 1992 yılında “Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO)” kurulmuştur. Avrupa Birliği, ilk organik ürün yönetmeliğini 24 Haziran 1991 tarihinde yayımlamıştır. Bu yönetmelik yanızca bitkisel ürünleri kapsamaktadır. Daha sonra hayvansal üretimi de içine alan “Organik tarım Yönetmeliği” 24 Ağustos 2000 tarihinde yayımlanmıştır. Ülkemizde “Bitkisel ve Hayvansal Tarım Ürünlerinin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik” 18 Aralık 1994 tarihinde ve “Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik” de 11 Temmuz 2002 tarihinde yayımlanarak yürürlüğü girmiştir. Bölgelere göre incelendiğinde Ege yüzde39, Akdeniz yüzde 24, İç Anadolu ise yüzde11 üretim oranlarına sahiptir. Çiftçi sayısı dağılımda Ege 6.123, Karadeniz 2.800, İç Anadolu 2.017; üretim alanlarında Ege 42.500 ha, İç Anadolu 34.000 ha ve toplam üretim dağılımında ise Ege 80.400 ton, Marmara 79.600 ton ve Güney Doğu Anadolu 43.500 ton değerleri ile karşımıza çıkmaktadır. Dünyada üzerinde 120 ülkede 17.2 milyon ha alanda organik üretim yapılmaktadır. Avustralya 7.7 milyon ha, Arjantin 2.8 milyon ha ve İtalya 1 milyon ha alan ile önde gelen ülkelerdir. Avrupa’da toplam üretim alanı 3.8 milyon ha ve organik tarım toplam tarım alanın yüzde2.8 ine tekabül etmektedir.



Neden Organik Tarım: Sağlıklı ve uzun yaşam doğal gıdaların tüketilmesiyle mümkündür. Konvansiyonel (Organik tarım metodu dışındaki tüm geleneksel metotlar) tarım sayesinde dünya gıda üretimi bir miktar artmakta ancak toprak-su ve atmosfer oldukça hızlı kirlenmekte ve sonuçta insan yaşamı olumsuz etkilenmektedir. Bu şekilde giderse toprak daha ne kadar insanlığa hizmet verebilir? Hiç kuşkusuz bu süre, sanılandan çok daha kısa olacaktır. Her geçen gün hızla tükenen dünyamızda doğal kaynakların dengeli kullanımını ve uzun vadede ekonomik gelişimini hedefleyen yeni bir tarımsal anlayış modelinin uygulamaya konulması gerekmektedir. Bu gereklilikten ötürü “Organik Tarım” kaçınılmazdır.



Gelişmiş ülkelerdeki Pazar fırsatları, gelişmekte olan ülkeleri organik tarıma yöneltmektedir. Organik tarım ürünleri, diğer konvansiyonel tarım ürünlerine göre, ortalama 4 katı fiyatla alıcı bulabilmektedir.



Organik Tarımın Özelliği: Organik tarım, sözleşmeli tarım esasına dayanır. Sözleşmeli tarım, planlı üretimin gerçekleştirilmesi ve yetiştirilen ürünler için pazar talebinin olması açısından önem kazanmakta, çiftçi ürettiği ürünün satışından emin olmaktadır. Ayrıca, çiftçiye üretimin nasıl yapılacağı konusunda danışmanlık hizmeti verilmesi gerekmekte buda sözleşmeli üretimi gerektirmektedir. Böylece çiftçi sözleşmeli olduğu işletmenin uzmanları veya danışmanları tarafından bilgilendirilmektedir. 30 Haziran 1996 tarihinde yayımlanan “Sözleşmeli Tarımsal Ürün Yetiştiriciliği ile İlgili Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” çerçevesinde sözleşmede yer alacak hususlar, ödemeye ilişkin fiyat ve sözleşmemeye uyulmaması halindeki durumlar belirlenmiştir.



Organik tarım, belli tekniklerle donanmış bir üretim disiplinidir. Organik üretimin özelliği, her aşamasında kontrollü olması ve ürünün sertifikalandırılmasıdır. Kontrol; organik tarımın sözleşmeli tarım şekli olması itibariyle üretimin başından sonuna kadar muntazam kayıtlar tutma, üretim sürecini gözlem altına alma, gözlem sonuçlarını rapor etme, ürünün organik niteliğini laboratuar analizleri ile test etme ve denetlemedir. Sertifikasyon ise; bütün kontrol yöntemlerini uygulayarak elde edilen organik ürünün geldiği aşamanın belgelenmesidir. Hammadde halindeki organik ürüne “hammadde Sertifikası”, işlenmiş ürüne “Organik Ürün sertifikası” verilir.



Türkiye’de yetkilendirilmiş kontrol ve sertifikasyon kuruluşları IMO(İzmir), BCS(İzmir), SKAL(İzmir), ECOCERT(İzmir), ETKO(İzmir), EKOTAR(Mersin)’ dır. Bunlardan ETKO ve EKOTAR’ın yerli kuruluşlardır.



Dünya Ticaretine Konu Olan Organik Tarım Ürünleri: Yaş meyve-sebzeler, çorbalar, dondurulmuş gıdalar, su ürünleri, şeker ve şekerli ürünler, bebek gıdaları, diyet ürünleri, gıda katkı maddeleri, soslar, kuru ve sert kabuklu meyveler, bakliyat, baharatlar, tıbbi ıtri bitkiler, yağlar, et ürünleri, bal, peynir, un ve unlu mamuller ve bira, şarap, meyve suları, kahve, çay gibi alkollü ve alkolsüz içecekler sayılabilir.



Organik Besin: Ürün yetiştirmede kimyasal savaş yerine biyolojik savaş (Kültür bitkilerinde zararlılar ve yabancı otlar aleyhine yaşayan organizmaları kullanmak suretiyle zararlı populasyonu ekonomik zarar eşiği altında tutmak amacıyla yapılan çalışmalardır. Predatör: Zararlı böcekleri yiyenler. Parazitoid: Zararlı böceklerin yumurtasını yiyenler. Patojen: Zararlı böcekleri hastalandıranlar.); suni gübre yerine organik gübre (fekaller-insan gübresi, kompost-bitki ve hayvan kalıntılarının çürütülmesi, yeşil gübreler-genelliklebaklagil bitkilerinin yeşilken toprağa gömülmesi, şehir artıkları-çöp gübresi, guano-yarasa gübresi, güvercin ve tavuk gübresi, kan, deri, boynuz ve tırnak tozları vb.) kullanılması, hormon (büyüme ve gelişme olaylarını yönlendiren, çok düşük yoğunlukta bile etkili olabilen ve bitkilerde sentezlenerek taşınabilen maddelerdir), sentetik koruyucu ve katkı maddesi içermeyen ürünlerdir.



Organik Tarımın Uygulanamayacağı Yerler: Ana yollara 1 km. mesafedeki tarım arazilerinde; ağır sanayi tesisleri, reaktörler, hidrolik ve termik enerji santrallerine, maden işletmelerine kentsel atıkların toplu olarak bırakıldığı alanlara 3 km. mesafedeki tarım arazilerin de organik tarım yapılamaz; çevre kirliliği açısından şüphe duyulan alanlarda konu uzmanının raporu istenerek ve/veya sertifikasyon kuruluşu tarafından karar verilir.

ORGANİK TARIMIN ÖNEMİ

Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre gibi) olumsuz etkilerinin insan ve toplum

sağlığı üzerindeki zararları artarak kendini hissettirmeye başlamıştır. Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçlarının hiç ya da mümkün olduğu kadar az kullanılması, bunların yerini aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerinin alması temeline dayanan Ekolojik Tarım Sistemi geliştirilmiştir. FAO ve Avrupa Birliği tarafından konvansiyonel tarıma Türkiye Cumhuriyeti Organik Tarım Logosualternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır.

Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde "Ekolojik Tarım", Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca'da "Biyolojik Tarım", İngilizce'de "Organik Tarım" Türkiye'de ise "Ekolojik veya Organik Tarım" eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.

Organik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup; esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve mineral gübrelerin kullanımını yasaklaması yanında; organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini artırma, doğal düşmanlardan faydalanmayı tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar artışının değil, aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şeklidir.